13 Ekim 2009 Salı

SİNEMANIN KENDİSİ ÜZERİNE BİR FİLM:CENNET SİNEMASI (NUOVO CİNEMA PARODİSO)

cinemaparadiso

FİLMİN FRAGMANI:http://www.izlesene.com/video/sinema-cennet-sinemasi/173353

Cennet Sineması( Nouvo Cinema Parodiso) ile bu blogda yazmaya başlamak pek öyle tesadüf değil.Keza bu italyan sinemasının 1980'li yıllardaki parlak örneği,sinemanın kendisi üzerine bir film.Baş oyuncusunun sinema olduğu,sinema aşkı ve sevgisinin biçimlendirdiği bir büyük nostaljik destan,bir büyük ağıt

Cennet Sineması( Nouvo Cinema Parodiso) ile bu blogda yazmaya başlamak pek öyle tesadüf değil.Keza bu italyan sinemasının 1980'li yıllardaki parlak örneği,sinemanın kendisi üzerine bir film.Baş oyuncusunun sinema olduğu,sinema aşkı ve sevgisinin biçimlendirdiği bir büyük nostaljik destan,bir büyük ağıt.Yüzyılın ilk yarısında kitleleri salonlara çekmiş,giderek en parlak örneklerini verdikten sonra video ve tv kültürü tarafından yenilgiye uğrayıp kendi kabuğuna çekilmiş en genç sanat.Aslında bugün bile onu sanattan kabul etmeyenler var.Nedeni ise büyük harfle başlayan sanatın sevenlerince kitlelerle bunca yüzgöz olmuş olması yüzünden hep belli bir küçümseme ve alay kipiyle karşılanması.Çok uluslu sermaye sisteminde sermayenin gereklerine boyun eğmiş olması.Ancak herşeye rağmen her saygın sanat dalında olduğu gibi son derece parlak başyapıtlar üretti ve bugün hala vermeye devam ediyor.Kitlelerle kurmuş olduğu o görkemli ilişki de bir zamanlar rakipsiz olması sayesinde mümkün olmuştu.Bugün artık kitleler peşinde değil onun,sinema salonları dolup taşmıyor eskisi gibi.Yine de kendine çıkış yolları buluyor,onu hayli ciddiye alan önemseyen sinema adamları sayesinde kendini yenileyip yeni baştan yaratabiliyor sinema.
    Guissippe Tornetore'da bu önemli filmi ile sinemanın kendi üzerine konuştuğu  filmler furyasını açmıştı.Nasıl ki,bir zamanlar Fellini'nin Amarcord'u  birçok sinemacıya olduğu gibi Guissippe Tornetore'a da özellikle bu filmiyle esin kaynağı olduysa,Cennet sineması da yaratmış olduğu o bir taraftan gülüp diğer taraftan ağlayan nostaljik atmosferi ile peşisıra gelen sinemacı ve hayran kitlesi yarattı.
   Aslında üslubundan çok başka özellikleri ile öne çıkan bir film "Cennet Sineması".Öyle sinemanın dilini yenileyip rotasını değiştiren bir film sayılamaz.Klasik bir anlatım tarzına sahip.Tercihini büyük coşkulu kalabalıkların peşinden uğultuyla sürüklendiği kitle sinemasından yana kullanarak,perdede deneysel ve avangard filmler düşleyen ciddi sinemaya sırtını çeviriyor.Ancak bisiklet hırsızlarından Roma Açık Şehire,Gilda'dan Kahraman Şerife kadar bir çok önemli sinema başyapıtına selam durarak sanatsal sinemanın önünde de saygı duruşunda bulunmayı ihmal etmiyor.Belli bir sinema tarzı ve anlayışına yaslanmaktansa,bir zamanlar insanları büyüleyip vecd haline haline sokan,insan ruhunu masalın ve fantezinin serin sularına çeken o şeyi,sinema büyüsü dediğimiz şeyi anlamaya çalışmış.Sicilya'nın azgelişmiş gelenekçi bir kasabasında kendi çocukluk anıları ve sinema ile ilgili deneyimlerinden yola çıkarak bir büyük dostluğun ekseninde sinemanın "rüzgar gibi geçip giden " tarihini özetlemiş.Tutuşup bela açan yanan filmleriden,yazlıkçı sinemalara,uyumak için her gece sinemaya geleninden gözyaşları içinde her repliği ezberleyene kadar tekrar tekrar film izleyenine dek, sinema dediğimiz şeyi yeniden inşa etmiş.Unutulmaz bir dostluğun ve dillere destan bir aşkın yanı sıra,unutulmaz enstantenelerle kurgu dünyası ve gerçek dünya arasında çok sağlam köprüler kurmuş.
   "Bu meydan benim" diyen delisinden hergün öğretmeninden dayak yiyen çocuğa,sinema aşığı  iffet delisi sansürcü rahibinden sinemada tanışıp hayat kuran çiftlerine o kadar unutulmaz anlar barındıran bir film ki Cennet Sineması,zihnimde  yarattığı büyü anlatmakla tükenecek gibi değil.Ama birşey vardı ki,sinemadan çıktığım yirmili yaşlarımdan bu yana bir ışık gibi peşimden geldi.Bugün bile aşk nedir diyenlere tavsiye edebileceğim çok anlamlı çok özel olan birşey...
   Salvatore artık genç bir delikanlı.Kendisine başta film makinistliği olmak üzere bir çok önemli şey öğretmiş Alfredo sinemada çıkan bir yangın sonucunda gözlerini kaybettiğinden beri "Cennet Sinemasında" makinist olarak çalışıyor.Birgün kasabaya genç,sarışın mavi gözlü,babası banka müdürü olan havalı bir afet geliyor.Salvatore ona yakınlık kurmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor.Gerçi canayakın bir kız ama yine de ulaşılması çok zor.Yoksul,eğitimini bırakmış Salvatore için belki de ulaşılmaz birisi.Alfredo ile bu konuyu konuşunca yaşlı dostu ona bir hikaye anlatıyor.Kralın güzeller güzeli kızına aşık olan genç asker,ona aşkını ilan edince prenses ondan 100 gün boyunca yağmur çamur demeden penceresinin altında beklemesini istiyor.99 gün boyunca bekleyen asker,en sonunda çekip gidiyor."Bundan sonra ne olduğunu bilmiyorum"diyor Alfredo.Aşkın sabretmek,çile çekmek,arzu ile özlemle dolup taşmak olduğunu ima etmiş oluyor.
    Birgün kilisede Alfredo bir yandan rahibi oyalarken Salvatore günah çıkarma kabinine girip günah çıkarmaya gelen Melena'ya ilanı aşk ediyor.Melena'nın kendisine aşık olmadığını öğrenince,"beni sevmeni bekleyeceğim" diyor."Her gün işten çıkınca kapına gelip bekleyeceğim.Fikrini değiştirirsen pencereni aç.Ben Anlarım.."
   Gerçekten de 100 gün boyunca bekliyor her gece yağmur çamur demeden.Ama en sonunda açıyor penceresini Melena.Ama Alfredo'nun dediği gibi "Hayat filmlerdeki gibi değil." Kız üniversite eğitimine başlayınca kasabadan ayrılıyor.Belki de aralarındaki uçurum iyice açıldığından olsa gerek bir gün bitiyor.
   Eskiden aşklar böyle miydi?Her şeyin kısa sürede yaşanıp tüketildiği günümüz toplumunun aksine geçmişte insanlar böylesine tutkulu ve sabırtaşı mıydılar?Bana kalırsa gerçek aşk budur:özlemle,tutkuyla,arzu ile dolup tepeden tırnağa aşk kesilene kadar sabretmek...Gerisi hikaye!Geçmişte de,günümüzde de gelecekte de aşkın tarifi budur,bu olacak...
  Ama bu aşk,aslında sinemanın bir armağanı idi Salvatore'a.Kendisine bu yolu öğütleyen Alfredo zaten bütün bildiklerini sinemadan öğrenmişti.Ama sinemadan başka birşey daha öğrenmişti Salvatore.Rahip yamaklığı yaptığı kilisede sansürcü rahip, film gösterilmeden önce yasa gereği oynayacak filmi baştan sona seyredip bugün için hayli masum olan öpüşme sahnelerini makaslatıyordu.Bu kesilen sahneleri görme şansına sahipti Alfredo.Öpüşmenin  büyüsünü kavramıştı o çok tutucu katolik ücra kasabada.Daha azimli,daha tutkulu,daha cesur,daha sabırlı olmasının nedeni bu idi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder